Bursa
Parçalı Bulutlu
18.5°
Başka Gazete
Melike Nur Emir
Melike Nur Emir
mnemir76@gmail.com

Seçim hakkında her şey konuşuldu ama bir şey hariç!

2023.05.20 11:45 Son Güncellenme: 2023.05.20 11:45

Neredeyse bir aydır ülkenin gündem konusu sadece seçim!

Seçim hakkında; seçimden önce de seçimden sonra da her şey konuşuldu.

Konuşulmayanlar ya da konuşulması gerektiği halde eksik kalanlarda illaki konuşulacaktır.

Seçimin sonucu ne olur halkın takdiri elbette ama gelinen noktaya artık bakılması ve konuşulması gerekiyor.

Siyasetçiler konuşuldu, propagandalar konuşuldu, sokak röportajları yapıldı, düzenlemeler / vaatler konuşuldu fakat insanlar duygu durumlarına ne yazık ki yer verilmedi hiçbir mecra da.

Bahsetmek istediğim seçimin yarattığı gerginlik ortamı!

Seçimle son bulur umudu beslediğim bu durumu seçimin ikinci tura kalması ne yazık ki daha da körükledi.

Seçmenler kendi düşüncesinden farklı düşünen, kendi desteklediği parti dışındaki partiyi destekleyen herkesi kutuplaştırarak, ayrıştırdı.

Her parti için geçerli bu durum.

Hatta öyle ki insanlar arasında ki bu ayrıştırma unsuru nefret dilini de yaygınlaştırdı.

Depremzedelere kadar uzandı o diller.

Her ne olursa olsun "size müstehak, o kadar başınıza gelenlerden sonra hala nasıl desteklersiniz iyi olmuş" söylemini bile gördüm sosyal medyada.

Sizce de bu durum korkunç değil mi?

İnsanların acıları oh olsun demek! Onların psikolojilerini düşünmeden bu yorumları yapmak elbette oldukça kolay geldi herkese.

Sokak röportajlarında mutlaka görmüşsünüzdür, size sevimli veya tatlı gelerek aydın kesim görülen o teyzeden bahsediyorum.

Sırf kendisinden farklı düşünen kadına küfür etmek ne zaman seküler insan modeli oldu?

Siyasetin bir kurum olduğunu unutmamak gerekiyor.

Elbette Türkiye'de siyaset bağımsız bir kurum değil artık. Gözlemlenebildiği gibi dine, sosyal yaşama, gündelik hayata ve ekonomiye oldukça etken rolünde.

İnsanların bu duygu durumunu bir nokta da da anlayabilmek gerekiyor.

Bıkkınlık, yorgunluk hakim herkeste.

Öyle ki eleştiren insanlar kadar körü körüne de bağlanan kesimden de bahsetmek gerekiyor.

Mutlaka herkesin bir kez bile olsa denk geldiği o malum siyasi içerikli sokak röportajların tamamında karşıt görüşlü seçmenlerin kavga ettiklerini görebiliyoruz. Bağıranlar, hakaret edenler...

Bu ne kadar sağlıklı bir iletişim?

Şaşırtan gelişmeler de olmuyor değil bu röportajlarda.

Siyaset konuşma yaşının ne kadar düştüğüne şahit oluyoruz bir kere.

Ya da kendini tane tane anlatan, araştıran, fikrini örneklerle destekleyen gençlere kıyasla; "Allah benim çocuğumdan alsın onun canına versin" diyen yaşlı kesime karşı bir oy mücadelesine tanık oluyoruz.

Bu mücadelenin sonuçlarını seçimin ikinci tura kalmasıyla da anlayabiliyoruz aslında.

Bunların yanı sıra yurt dışındakilerin oy kullanmaması gerektiğini söyleyen de bir kitle var.

Haksız sayılmazlar bir bakıma. Bu ülke de yaşamayıp, sıkıntısını, derdini çekmeyenlerin ülkenin değişimi için atılan adımlarda rol oynaması ne kadar adil? Tartışmaya açık.

Aslında konu da tam bu noktada düğüm oluyor bence tek yönlü bakmaktan.

Cumhurbaşkanlığı seçime odaklanmanın sonucunu meclise giren milletvekilleri ile ödüyoruz.

14 yaşındaki çocuğun, çocuk olmadığını savunanlar ile...

Dul kadınlar başıboş olduğunu savunup sahiplendirilmesi gerektiğini söyleyenlerle (!), evet bir hayvan gibi düşünülüp sahiplendirilmesi ideolojisini barındıranlardan bahsediyorum.

Kadın milletvekili adaylarının fotoğrafını seçim propaganda arabalarının üstüne karanlık bir görüntü olarak koyan isimlerden bahsediyorum.

İkinci tura doğru giderken bu süreçte neler yapılmalı diye herkes bir kez bile olsun oturup düşünmeli.

21 yıldır süregiden keskin dilden ayrılmanın artık tam zamanı.

Kucaklaşmanın, birbirimizi fikirlerimiz doğrultusunda ayrıştırmadan dinleyebilmenin, yol göstermenin, yeniden öğrenmeye açık olmanın tam vakti.

Sonuç her ne olursa olsun baharın geleceğine olan inancımızın yitirmediğimiz gelecek günlerimize.