Bursa
Açık
4.7°
Başka Gazete
Melike Nur Emir
Melike Nur Emir
mnemir76@gmail.com

Deprem oldu ama bitmedi!

2023.03.04 09:05 Son Güncellenme: 2023.03.04 09:05

Haftalardır gündemin konusu deprem. Ne acımızdan eksilme var ne de yaşanan felaketteki can kayıplarından...

Depremin ne zaman ve nerede olacağını öncesinden tam olarak saptayamadığımız; psikolojimizi ve sosyal yaşamımızı oldukça etkileyen bir doğal afet olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Deprem bu ülkede ilk defa meydana gelmiyor. Türkiye coğrafyasını sarsan birçok deprem yaşandı hala da yaşanmaya devam ediyor.

Geçmişteki depremlerden ne öğrendik, ne önlemler aldık sorularının cevapları ise hala muallakta.

Depremi sadece binaların yıkılması olarak görmek korkunç. Binalarla beraber yıkılan hatta yok olan topluluklar da söz konusu...

Depremin yıkıcı etkisini binaların yanı sıra insanların psikolojisinde de bizatihi görerek şahit olduk.

Gerek depremi bizzat yaşayan insanlar gerekse de depreme ekrandan şahit olanlar...

Her ne kadar depremin ardından herkes kendine özgü tepkilerle bu süreci göğüslese depremin ardından hissedilen ortak duygularımız korku ve endişe oldu.

Deprem oldu bitti, şeklinde bir olgu değil maalesef. Normalleşmenin kolay adımlar olmadığını öngörerek çalışmalar yürütülebilmeli.

Bu noktada deprem ve deprem sonrasında toplumlar neler yaşadıklarına dair çalışmalar yürütülen alan olan afet sosyolojisine yoğunlaşılmalı.

Sosyolog A. Çağlar Akgüngör bu konuya ilişkin,

"Afet nedeniyle, güç ilişkileri de dahil olmak üzere toplumsal ilişkiler, toplumsal roller ve üretim biçimleri değişikliğe uğrayabilir; yeni toplumsal gruplar ve yeni roller ortaya çıkarken yapısal bir değişim meydana gelebilir, hatta toplumsal tepkilerin çatısı altında birleştiği hareketler ortaya çıkabilir."

Aslında bu sözlerle bizi yeni bir süreç beklediğini öngörebiliyoruz. Peki bu zamana kadar olan depremlerde neden yeni bir sürece geçerek tedbirler önlemler alınmadı?

İşte tam bu noktada ülkede afetin ciddiyetinin depremde ölen canla ölçüldüğünğ görebiliyoruz.

Ama ne yazık ki ekranlarda yıkılan binaları konuşmaktan yıkılan ruhları konuşamıyoruz...

Deprem anının birçok depremzede üzerinde yarattığı ruhsal travmalara değinmiyoruz, değinsek bile bunlara yönelik bir çalışma meydana getirmiyoruz.

Depremin ilk anında kayıplarını kurtarma çabası içerisinde çaresizce enkaz başında bekleyen insanlara ne oldu? Ne yapıldı, birçoğunu bilmiyoruz.

Bölgede yetersiz kalan ekibin vicdanını günlerce toplumsal olarak çektik, depremi yaşamasak da enkazda yüreklerimiz kaldı.

Kimdi sorumlusu, kim duydu seslerini! Binaların imarında ihmal, bireysel bilinçsizlik, tedbirsizlik... Bunların hepsi enkaz altında kaldı.

Depremi sadece 11 il yaşadı 81 il yürek acısını paylaştı.

Hal böyleyken sadece depremzedelerdeki ruhsal travmalardan bahsetmek de doğru değil elbette.

Ülkece 6 Şubat'tan bu yana evimizde lambalardan gözümüzü ayırmıyoruz, acaba sallanıyor muyuz diye!

Duygu karmaşasında tedirginliğimizle boğuluyoruz.

Beraberinde gelen stres bozukluğu ve anksiyete de cabası...

Bu rahatsızlıkların uzman psikolog ekiplerin denetimi altına girmesi ve depremzedelerin ruhsal sağlığının korunması ve tıpkı yıkılan binaların yeniden yapılacak olması gibi yıkılan psikolojilerin de yeniden inşa edilmesi gerekiyor.

Yeniden inşaya geç kalıp kalmamak tartışılsa da bir şeyleri düzeltmek şart.

Geçici çözümlere değil kalıcı çözümlere ihtiyaç olduğu aşikar.

Bir şekilde bir yerlerden başlamak gerekiyor, elbette şehirlerin toparlanılması gerekirken insanların ihtiyaçlarına da kulak verilebilmeli.

Her gün yeni bir deprem iddiasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Halk olarak ne yapmalı? Tedbir almalı.

Bu tedbirler ne yazık ki devletten ayrı düşünülemiyor. Toplumsal bir oluşumu etkileyen afete devlet tedbir almazsa bireysel bir tedbir hangi canı kurtarır?

İletişim kanallarının bütün mecralarında günlerdir gelecek deprem sonrası göç dalgası noktasında uyarılıyoruz.

Siyasi iradenin bu göç karşısında kısa vadeli adımlar atsa da uzun vadede uzman jeologların Marmara Bölgesi'nde beklediği depremlerin sonrasında ne gibi önlemlerin alınmasının planladığı ise merak unsuru.

Depreme sadece tedbir anlamında hazır olmakta tek başına yeterli değil elbette, zihinsel olarak da depremin bir doğal bir gerçeklik olduğunu kabul etmeliyiz.

Deprem yaşandıktan sonra deprem anında ne yapılmalı gibi öğretilerle birlikte deprem sonrası ne yapabiliriz, buna da yoğunlaşmalıyız.

Ne yazık ki deprem artık geliyorum diyor...

Kahramanmaraş depremine kadar önemsemeyip almadığımız önlemleri artık almak zorundayız.

Ders çıkarma vakti...

Oldukça hassas bir süreç, tedirginiz.

Düzenlenen yardım kampanyalarının doğru yerlere ulaştığı, atılan "tek yürek" sloganının uygulandığı ve acılara ortak olarak yaralarımızı birlikte saracağımız güzel güneşli günlere...