Deprem felaketinin bilançosu ağırlaşıyor.

Felaket bölgesindeki manzaraları izlerken neredeyse her an boğazımız düğümleniyor.

İnsan nefes almakta dahi sahiden güçlük çekerken Bursa'daki bazı inşaat firmaları, rant projelerini hızlıca tamamlamaya gayret ediyor!

Yerel ve ulusal basında iş makinası ihtiyacından sürekli söz edilirken...

İnşaat şirketlerine araçlarınızı deprem bölgesine gönderin çağrısı yapılırken haklarında fahiş emsal iddiası bulunan Bursa'daki inşaatların çarçabuk bitirilmeye çalışılması vicdanları sızlatıyor.

Bu gidişat felaketten ders almayacağımızı da gösteriyor.

İnsanlar enkaz altında...

Depremin ardından günler geçmesine karşın mucize kurtuluşlara tanıklık ediliyor.

Bölgenin tekrar ayağa kaldırılması, hâlâ hayatta olanlara ulaşılması için seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerekiyor.

Ancak milletin yüreği yanarken Bursa'daki hormonlu inşaatların şu atmosferde dahi pervasızca sürmesi acaba birilerine size atış serbest mi denildi diye düşündürüyor!

Türkiye'ye felaketi imar usulsüzlükleri getirdi!

Bursa'da senelerdir sayısız kent suçu işlendi.

Aynı suçlar azalacağına artarak devam ediyor ne yazık ki.

Kentte süren inşaatların tamamının ruhsatı gözden geçirilmeli.

Akademik odalar sürece etkin şekilde dahil edilmeli.

İnceleme tamamlanmadan yeni hormonlu yapıların yükselmesine müsaade edilmemeli.

Vatandaşa sosyal konut, gerçek bir kentsel dönüşüm yapsalar anlayacağız da çoğunu yabancılara pazarlamak için yurt dışı turlar düzenleyenlerin milyonlarca liraya sattığı sözde lüks konutları bir an evvel tamamlamaya çalışmaları önlenmeli.

Bursa Valisi Yakup Canbolat, inşaat firmalarının tüm makinalarının felaket bölgesine gönderilmesi için talimat vermeli.

Çok sayıda hormonlu yapı inşaatı ihbarı gelmeye devam ediyor bu arada.

Deprem kolileri önünde poz veren yerel yöneticiler ne kadar dürüstler?

Parsel parsel hepsini yazacağız.

Kent suçlarına göz yumanları kamuoyuyla paylaşacağız.

Çadır ihtiyacı var, konteyner kentler kurulacak

Depremin vurduğu illerden Hatay'da da yıkım çok büyük.

Sıcaklık gece köylerde eksi 6 dereceye kadar düşüyor.

Kırıkhan'ın dağ köylerine acil çadır yardımı gönderilmesi isteniyor.

Kış şartlarında çadırda hayatta kalmak zor.

Dolayısıyla konteyner kentlerin kurulması için çalışmalara başlandığını öğrendik.

Yeri gelmişken belirtelim:

Çadırlarda ve konteyner kentlerde yangın kaynaklı yeni felaketlerin yaşanmaması için tesisat ve elektrifikasyonda destek vermeye gönüllü olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Elektrik Mühendisleri Odası'nın talebi geri çevrilmemeli.

AFAD, bu yanlıştan dönmeli.

Şimdi reklamlar!

"Diyorlar ki, 'Arama kurtarma yapıyoruz, kazıyoruz kazıyoruz tam kişiye ulaşıyoruz, bir çocuğa mesela, pat bir ekip geliyor ve diyor ki; 'Sizin işiniz bitti onu biz çıkaracağız.' Kameraları çağırıyorlar. Pek çok yerden duydum. Hatta buradakiler şu an beni alkışlıyor."

Dün sosyal medyanın gündemine oturdu gazeteci Mehmet Akif Ersoy'un Habertürk canlı yayında sarf ettiği bu sözler.

Başka neler yapılıyor, onları da hatırlatalım isterseniz:

Yardım yapmaktan çok yardım kolilerinin üzerine etiket yapıştırmak için çalışanlar...

Yardım toplama görüntülerini sosyal medyada yaymak amacıyla PR ajanslarına çekim yaptıranlar...

Felaket bölgesine giden tırları durdurarak, aynı araçta defalarca pankart değiştirip fotoğraf makinelerine el sallayanlar...

Ahlaki çürümüşlüğün ulaşabileceği son seviyeyi herkese gösterdi.

Kimin hiç sesi çıkmıyorsa bilin ki aslında en çok yardımı onlar gerçekleştirdi.

Belediyelerin yalnızca etiket yapıştırdığı kolilerde reklamdan uzak duran firmaların, sade yurttaşın gönderdiği malzemelerin yer aldığı bilinmeli.