Deprem felaketinin ardından 10 Şubat'ta bu köşedeki "Bursa'daki inşaat firmalarına hala atış serbest mi!" başlıklı yazıda şu ifadeleri kullanmıştık:

"Yerel ve ulusal basında iş makinası ihtiyacından sürekli söz edilirken...

İnşaat şirketlerine araçlarınızı deprem bölgesine gönderin çağrısı yapılırken haklarında fahiş emsal iddiası bulunan Bursa'daki inşaatların çarçabuk bitirilmeye çalışılması vicdanları sızlatıyor.

Bu gidişat felaketten ders almayacağımızı da gösteriyor.

İnsanlar enkaz altında...

Depremin ardından günler geçmesine karşın mucize kurtuluşlara tanıklık ediliyor.

Bölgenin tekrar ayağa kaldırılması, hâlâ hayatta olanlara ulaşılması için seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerekiyor.

Ancak milletin yüreği yanarken Bursa'daki hormonlu inşaatların şu atmosferde dahi pervasızca sürmesi acaba birilerine size atış serbest mi denildi diye düşündürüyor!"

Belediyeler bugünlerde akademik odalar ve üniversiteler ile protokoller imzalarken aslında felaketin ilk günü yapılması gereken belliydi.

Bursa'daki tüm inşaatların durdurulmasına karar verilmeliydi.

Haklarında fahiş emsal iddiası bulunan projelerin tamamı gözden geçirilmeliydi.

Orantısız yoğunluk artışlarının depremlerde kentleri perişan ettiğine çok kısa süre önce hep birlikte tanıklık etmedik mi?

Ancak yetkililer Bursa'daki inşaatların çalışmalarını sürdürmesine müsaade etti.

Deprem sebebiyle insanların psikolojileri bozulmuşken sabaha kadar iş makinalarının çalışmasına izin verildi.

Yazılarımızı takip edenler biliyor:

Nilüfer'deki 23 Nisan, Altınşehir, Özlüce ve Yüzüncüyıl mahalleleri sınırları içindeki 2018 yılından sonra artış gösteren jeotermal aktivite ve depremsel hareketlilik konusunda bilgiler içeren raporu hazırlayan, bir deprem olmasa dahi bölgedeki binaların çökme riski olduğuna dikkat çeken, tespitlerin yapıldığı bölgedeki jeotermal ruhsatın teknik sorumlusu, 4622 oda sicil numaralı Jeoloji Mühendisi Turgut Bilgin'in açıklamalarına da yer verdik geçtiğimiz pazartesi günü.

Hâliyle bahsettiğimiz bölgelerdeki inşaatların daha temel aşamasındayken denetlenmesi ayrıca önemli.

Şimdi...

23 Nisan mahallesinde devam eden devasa inşaatla ilgili elimize ulaşan ihbarı yukarıdaki bilgiler ışığında daha da dikkatle inceledik.

6496 ada 1 parselde, yabancılara pazarlanmak için yurt dışı turlar düzenlendiği söylenen inşaatın oldukça fahiş bir emsale sahip olduğu iddiasını araştırmak için Nilüfer Belediyesi'nin internet sitesinden söz konusu yerin imar durumunu sorguladım.

Parsel alanının 25.010,90 metrekare olduğunu gördüm.

Taban Alanı Kat Sayısı (T.A.K.S.) 0.50, K.A.K.S. (Emsal) ise 1.50 olarak karşıma çıktı.

Bahsettiğim ada parseldeki inşaat için kesilen ruhsata baktığımda ise 300738,3 metrekarelik bir inşaat alanı vardı!

Açıkçası bu tabloyu benim aklım almadı!

Parsel alanının 25.010,90 metrekare, T.A.K.S. 0.50, K.A.K.S. 1.50 olan bir yerde nasıl 300 bin metrekare inşaat ruhsatı mümkün olabiliyor!

Ruhsatın 2021'den sonra kesildiğini de belirtelim.

Yani yönetmeliğe göre plan özel notları da kurtarmıyor bu inşaat alanındaki fazlalığı...

23 Nisan'a 1644 bağımsız bölüm daha gelecek inşaat bittiğinde.

Mahalle zaten şu anda dahi sıkışmış vaziyette.

Arabaların oluşturacağı yoğunluk, trafiğin tamamen tıkanması...

Bir şehir böyle planlanır mı?

On binlerce insanın yaşamını yitirdiği depremlerden hiç ders almadınız mı?

Atışa geçen inşaatın yapı denetim firmasının İkol Yapı Denetim olduğunu da öğrendim.

İlgili yapı denetim firması, inşaat şirketi ya da belediye kamuoyunu aydınlatmalı.

Depremlerle ilgili yapılan yardımlar anlamlı.

Ancak felaket bölgesine destek olunurken fahiş emsalli inşaatlarla Bursa'da yeni felaketlere kapı aralanmamalı!

Downtown'un kimin için nasıl dönüştüğü ortadayken gerçek kentsel dönüşümler için uğraşılmalı.

Belediyelerle deprem sonrasında protokoller imzalayan akademik odalar da denetimlere inşaatı süren projelerden başlamalı.

Yeni kent suçları önlenmezse yapılacak çalışmaların anlamsız kalacağı unutulmamalı.