Bursa
Açık
4.1°
Başka Gazete

Aktaş'tan yine çok konuşulacak açıklamalar: "Ben bir sanayiciyim, 8 dönüm yerim var!"

2022.12.29 11:34 Son Güncellenme: 2022.12.29 11:34

Okuyuculara önemli not:

Yazının ilk başlığı Aktaş'tan yine çok konuşulacak açıklamalar: "Ben bir sanayiciyim, 800 dönüm yerim var!"dı. Yazının ardından ulaşan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri Başkan Aktaş'ın 800 dönüm ifadesini dil sürçmesi nedeniyle kullandığını, 8 dönüm demek istediğini ileterek düzeltme talebinde bulundu. Bu nedenle yazının başlığını Aktaş'tan yine çok konuşulacak açıklamalar: "Ben bir sanayiciyim, 8 dönüm yerim var!" şeklinde değiştirdik. Yazıda da 800 ifadesini 8 olarak güncelledik.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Bursa İl Koordinasyon Kurulu (İKK), daha önce bu köşede gerçekleştirileceğini duyurduğumuz önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) Oditoryum'da düzenlenen 'Bursa'nın Su Yönetimi' konulu sempozyumda, kaynakları hoyratça yok edilen Bursa'daki su varlıklarının durumu ele alındı.

Sempozyuma; Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem'in de katılması organizasyonu daha anlamlı kıldı.

Zira sempozyumu takip edenler, kentin su kaynaklarını korumakla yükümlü yerel yöneticilerin suya dair yaklaşımlarını birinci ağızdan dinlemekle kalmadı.

Soru yöneltme fırsatı da yakaladı.

Kıymetli sempozyumun mimarı TMMOB Bursa İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, teknik insanların yetiştikleri topluma borcunu ödemek için tamamen gönüllülük esasıyla kent adına mücadele ettiğinin altını çizdi.

TMMOB örgütlülüğünün paydaşı olan akademik odalara zaman zaman farklı yaklaşımlarda bulunulmasına sitemli olduğu belliydi.

Sürekli konuşulan ancak kimsenin somut bir yol haritası çizmediği su meselesinde kılavuz olmak için sorumluluk üstlenen TMMOB Bursa İKK'nın tüm bileşenleri, şahsi hesaplar değil sadece şehre faydalı olma dürtüsüyle hareket edildiğinde bir üst akıl olarak kentin önemli dinamiklerinin nasıl buluşturulabileceğini herkese gösterdi.

Dün itibarıyla 70 günlük suyu kalan Bursa'da 100'den fazla derin su kuyusu devrede şu anda.

Topyekûn uygulanacak bir eylem planına ihtiyaç olduğu ortada.

Kenti yönetenlerin atacağı adımlar kadar Bursalılara da büyük sorumluluk düşüyor bilhassa israfın önlenmesi noktasında.

Her şeyden önce ise Bursa'nın içme suyu kaynaklarının tamamına yakınını barındıran Uludağ'ı korumamız gerekiyor.

AK Parti Bursa milletvekillerinin imzası ile Uludağ'da Alan Başkanlığı kurulması için bir yasa teklifi hazırlandı hatırlarsanız.

Akademik odaların ve çevre örgütlerinin 'Talan Başkanlığı' olarak adlandırdığı teklif; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu'nda kabul edildi.

TMMOB Bursa İKK, bu ayın başında, 'Uludağ Milli Parkı'nda Alan Başkanlığı İstemiyoruz' başlıklı bir basın açıklaması gerçekleştirmişti.

"Alan Başkanlığı ile Bursa'mızı besleyen su kaynakları kirlenecek, endemik türler yok olacak, artacak yapılaşma sonucu bacalardan çıkan sıcaklık, Uludağ'ın kış aylarındaki ortalama ısı değerini olumsuz yönde değiştirecektir" denilmişti.

Başkan Aktaş'a Alan Başkanlığı ile ne düşündüğünü sordum.

Yanıtı çarpıcıydı:

"Yanlış anlamayın, Bursa'nın Uludağ'dan haberi bile yok. Gidip iki gece Uludağ'da kalmanız mümkün mü? Rakamsal olarak nasıl bir rakam karşınıza çıkacak? Yanlış anlamayın da benim de ticaretim var, ben biraz sanayiciyim. Beni ciddi etkiliyorsa normal vatandaşı da bayağı etkiliyor."

Aktaş, şöyle devam etti:

"Alan Başkanlığı konusuyla alakalı başkan vali değil. Yerelde temsilcilerin olduğu ve Bursa'da karar verilen bir sistem niçin olmasın? Bu dediğim de yanlış anlaşılmasın. Bu demek değil ki, biz oraları imara açalım. Büyük Otel'in olduğu yer bize geçti, 11 dönüm yerimiz var. Boş, yatırım yapmak isteyen varsa her türlü atraksiyona da hazırım. Bir sürü kişiyle de görüştüm, kimse gelmedi. Bence Alan Başkanlığı artısının, eksisinden çok fazla olduğu bir süreç."

Bu noktada Bursalılara sormak gerekiyor:

"Bursa'nın Uludağ'dan haberi bile yok"sa bunda en büyük suç sizce kime ait?

Alan Başkanlığı kurulursa, yani 3., 4., 5., 6. oteller bölgeleri Alaçam'a kadar uzanırsa Uludağ'dan haberiniz olur mu?

Mesela teleferiği daha ucuza kullanıp, daha ucuza çay içip, yemek yiyebilir misiniz?

Peki, yok olacak endemik bitkileri geri getirebilir misiniz?

Kirlenecek su kaynaklarının hesabını geleceğe nasıl verirsiniz?

Bursa'nın 2050 yılına kadar içme suyu sorunu yaşamaması için Çınarcık Barajı suyunun Bursa'ya getirilmesi projesinin kaynak yetersizliği nedeniyle durduğu söyleniyordu.

Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (BUSKİ), mahkeme süreci devam eden, Samanlı'da taşkın alanındaki tarım arazilerine yapılan rant projesi sözde lojistik merkez için milyonlarca lira harcayacağına önceliği yaşam hakkı suya verebilirdi.

Başkan Aktaş, herhangi bir OSB'ye su tahsisi yapılmadığını öğrendiğimiz Çınarcık'la ilgili şunları söyledi:

"Projeler yapıldı, bize teslim edildi, yapım işi bizde. Yakın bir süreçte imalatına başlayacağız. 3 milyar civarında çok önemli bir iş onu söyleyeyim. İki tane daha Çınarcık olmazsa olmaz. TOSAB niye yapıldı? Benim bildiğim farklı yerlerdeki boyahanelerin taşınmasıyla alakalı yapıldı. Ne kadar oldu TOSAB'ın hikayesi? 25 senedir var. Faal mi? Şu an değil. Bunları harekete geçirmek, toparlamak lazım. Yoksa körü körüne sanayi konuşamayız."

Başkan Aktaş'ın 25 senedir bitmiyor, faal değil, bunları harekete geçirmek, toparlamak lazım dediği Tekstil Boyahaneleri İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nin (TOSAB) Müteşebbis Heyet Başkanı kim biliyor musunuz?

Alinur Aktaş!

Yani TOSABharekete geçirme, toparlama görevinin kime düştüğü herhâlde belli.

Yeni Organize Sanayi Bölgeleri'ne (OSB) izin vermeyi düşünüyor musunuz sorusunu yanıtlarken de çok konuşulacak sözler sarf etti Başkan Aktaş:

"Ben biliyorum birilerinin amacını. Büyükşehir karar versin, seçim zamanı gol atabilir miyiz? Buna ben karar vermeyeceğim ki, buna Bursa karar verecek. Sanayici de çok fazla gelmiyor toplantılara. Mühendis ve mimarlar da gelmiyor, ilgililer de gelmiyor. Üzülerek söylüyorum, benim söylemediğim başkalarının söylediği laflarla bana köşe yazısı yazıp çakanlar var yani. Çok da umrumdaydı? Ben zaten okumuyorum, arkadaşlar söylüyor. Ben de 50'li yaşlara geçtim. Ben de böyle çiçekler, böcekler, doğal bir ortam isterim, ben de o moddayım. Ama şehrin içinde bulunduğu gerçekleri de atlamamak lazım."

Aktaş'ın sanayi ile ilgili diğer sözleri ise şöyleydi:

"Ben bir sanayi düşmanı falan değilim ama beni sanayi düşmanı ilan ettiler bu şehirde. Ben bir sanayiciyim 8 dönüm yerim var. Oğlumla ortağım, harıl harıl iş yapmaya çalışıyoruz. İşimiz var, gücümüz var, ticaretim var. Benim sanayi düşmanı olmam mümkün değil. Ben hayatım boyunca memurluk yapmadım, ticaret yaptım. 2002 senesine kadar yöneticilik yaptım, 20 senedir de kendi ticaretim var. İstanbul'un hemen yanı başında güney marmara havzasında böyle ciddi bir üretim potansiyeline sahip, üretim kültürü olan, Türkiye'nin bu konudaki en özellikli şehirlerinden bir tanesi olan Bursa'da, sanayi olmamalı gibi bir psikoloji içerisinde olmak bana göre paranoyadır."

Açıkçası Başkan Aktaş'ın paranoya tespitine katılıyorum.

"Bursa Bursa olduysa bu sanayi kuruluşlarıyla beraber oldu" cümlesine de...

Aktaş'ı dinleyerek devam edelim:

"Özellikle otomotiv ile alakalı çok önemli bir altyapımız var. Ben ilk günden beri söylüyorum, kesinlikle sanayi ile alakalı belirli şeyler olmalı. Ama ben dönüşüm konusunun plansız sanayilerin planlı sanayi haline dönüşmesi konusunun önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan yer altından vampir gibi su çeken kuruluşlar var. Bununla alakalı neler söylediniz? Bugüne kadar, kırk senedir bunlar var, bununla alakalı kim ne yazdı ne çizdi?"

Uzun süredir plansız sanayinin taşınması gerektiğini yazılarımızda ifade ediyoruz.

Kentin çevre ve trafik gibi kronikleşen köklü problemlerinin kalıcı şekilde çözülmesinin başka bir yolu olmadığını sıklıkla dile getiriyoruz.

Nilüfer Çayı'nın temizlenmesinden tutun da plansız sanayinin taşınmasına kadar Bursa'nın büyük sorunlarının çözüme ulaştırılmasında sorumluluk üstlenmeyip suçu sürekli geçmişe atmayı ise kolaycılık olarak değerlendiriyoruz.

Tamam, tek suçlu siz değilsiniz.

Ancak o koltukta oturuyorsanız sorunları çözmekle mükellefsiniz.